1024x858xAda_Lovelace_portrait-1024x858.jpg.pagespeed.ic.AuwWQ7Yh8c
Yıl 1815, Londra…

10 Aralık’ta şair bir baba ile matematik sevdalısı bir annenin kız çocuğu dünyaya geliyor ve adını “Ada” koyuyorlar, bundan yaklaşık 160 yıl sonra geliştirilecek olan nesne yönelimli ilk programlama dillerinden birine, kızlarının isminin verileceğinden habersiz olarak…

Bilenler bilir; bilmeyenleri bilgisayar programcılığının temelini atan kadınla tanıştıralım: Ada Lovelace

Ada Lovelace, ünlü İngiliz şair Lord Byron’ın kızıydı.
Annesi tarafından henüz bebek sayılırken babasından uzaklaştırıldığı, kendisi 8 yaşındayken vefat eden babasını ömrü boyunca görmeden yaşadığı söylenir.

Ada, anne ve babasının tersine, şiiri ve matematiği ayrı ayrı değil tek bir başlık altında ele aldı.
Adeta bilimi bir şiir gibi işledi, sanatı teknolojiye kattı. Üstelik tüm bunları, kadınların bilimsel tartışmalara katılmalarına izin verilmediği ve akademik yayın yapmalarının uygunsuz bulunduğu bir çağda gerçekleştiriyordu…

Henüz 13 yaşındayken uçan bir makine tasarladı.
Annesi onun matematik, kimya ve fizik eğitimi alması için çok çaba göstermişti. 17 yaşındayken, mekanik bir hesap makinesi tasarlamış olan Cambridge Üniversitesi matematik profesörlerinden Charles Babbage ile tanıştı.

Charles Babbage, Ada’nın çalışmalarından çok etkilenmişti.
Ada, Charles Babbage’in makinesi üzerine yazılmış Fransızca bir makaleyi İngilizce’ye çevirerek kendisine göndermişti. Babbage bu çalışmayı çok beğenmiş, kendisinden, makaleye kendi notlarını da eklemesini istemişti. Ada’nın notları oldukça kapsamlı ve ayrıntılıydı. Öyle ki gönderdiği notlar, orijinal makalenin üç katı uzunluğundaydı.

Asıl çarpıcı olan ise, hesap makinesinin Bernoulli sayı dizisini hesaplayabilmesine olanak tanıyan bir yöntemden bahsediyor oluşuydu.
Ada, makinenin belli ve sonlu sayıda adımdan oluşan bir plan kullanarak Bernoulli sayılarını nasıl hesaplayabileceğini tarif ediyordu. İşte bu notlar, tarihteki ilk bilgisayar algoritması ve ilk bilgisayar programı olarak kabul edilir.

Ada bununla da yetinmedi.
1843’te yayınladığı bir makalede, böyle bir makinenin uygun programlanması halinde, karmaşık matematik problemlerini çözmek, müzik bestelemek ve grafik çıkarmak için kullanılabileceğini öngördü. Bugün kullandığımız PC, tablet, akıllı telefon gibi cihazlara baktığımızda Ada’nın geleceği gördüğünü söylemek çok da yanlış olmaz.

Fakat o zamanlar bir kadının kendi adına bir yayım yapması uygun görülmüyordu.
O da yalnızca adının baş harflerini yazdırdı. Bunun sonucunda, birçok başka bilim kadınının başına gelen onun da başına geldi ve bir matematikçi olarak yaptığı çalışmalar büyük ölçüde unutuldu gitti.

Öldüğünde, yalnızca 36 yaşındaydı.
Baron William King’le 1835 yılında evlenen Ada, özel hayat ve iş hayatını ayıramayarak kendisini bilime adamıştı. İlerleyen dönemde madde bağımlılığına yakalanan, yoksunluk ve davranış bozukluğu sendromları gösteren Ada, 1852’de rahim kanserinden öldü.

1970 yılında geliştirilen Ada programla diline kendisinin adı verildi.
Ada’nın sağlığının genç yaşta kötüye gitmesi, ve sahip olduğu potansiyelden bilim dünyasının bu kadar erken mahrum kalması çok üzücüdür.

Ada Lovelace’ın yaktığı bu meşaleyi, sonrasında pek çok kadın da başarıyla taşıdı.
Hedy Lamarr (kablosuz internet, bluetooth ve GPS’in mucidi), Top Secret Rosies (2. Dünya Savaşı’nın kadın bilgisayar programcıları) ve Grace Hopper (ilk derleyiciyi geliştiren; COBOL programlama dilinin geliştiricilerinden ve “debugging” olarak bilinen programı hatalardan temizleme konseptinin ilk kullanıcılarından).

Günümüzde de daha niceleri onları izledi, izliyor:
Anita Borg, Danese Cooper, Laura Thomson, Marissa Mayer gibi.

Yine de, günümüzde kadın yazılımcı sayısı oldukça düşük; sadece ülkemizde değil, tüm dünyada.
Örneğin 2014 yılı rakamlarına göre, aralarında Facebook, Google, Twitter, Apple gibi şirketlerin de bulunduğu Silikon Vadisi firmalarındaki çalışanların yüzde 70’i erkek.

Peki bilgisayar biliminde kadınlar bu derece önemli bir yere sahipken, neden şimdi kadın yazılımcıların sayısı erkeklere oranla oldukça az?
Azalmanın başladığı 1980’lerde, kişisel bilgisayar dediğimiz PC’ler evlere girmeye başlamıştı.
Evdeki PC’yi ise, genellikle erkekler kullanıyordu. Hatta Amiga 500, Commodore 64 gibi kişisel bilgisayarlar, çoğu kez erkek çocuklara “oyuncak” olarak alınıyordu.

Yani “stereotip” olarak da, aile kültüründe “kız çocuklar, teknik-yoğun erkek dünyasında yoktur” anlayışı vardı ve kız öğrenciler bilgisayara yönlendirilmiyorlardı.

Bunun neticesinde, üniversite çağına gelindiğinde daha büyük bir problem baş gösterdi:
Bilgisayarla çok önce tanışan erkeklerin çoğu, programlamanın / kodlamanın en azından ne olduğu hakkında fikir sahibiyken, kız öğrencilerde bu söz konusu değildi. Dolayısıyla kız öğrenciler geriden başlamak durumunda kaldı. Daha çok çalışmaları gerekti. Ve hatta belki bu durum, cesaretlerini ve motivasyonlarını da kırdı.

Sonuç olarak, kim demiş kadınlar IT’den anlamaz diye?
Tarih, bize bunun tam tersini gösteriyor.

Kadın öğrencilerin motivasyon ve ilerleme cesaretlerini arttırıcı bir eğitim anlayışını dünya genelinde yaygınlaştırmak, anlamlı ve desteklenmesi gereken bir yaklaşım olur.

Her yıl Ekim ayının ikinci salı günü, Ada Lovelace Günü olarak kutlanmakta.
2009 yılından beri kutlanan Ada Lovelace Günü, tüm teknoloji ve bilim alanında çalışan ve başarı gösteren kadınları kutlamayı, birbirleriyle tanıştırarak yetişmekte olan nesillere ilham olmayı ve cesaretlendirmeyi hedefler.

Site Yorumları
  • Misafir
    şimdi

    Bu yorum spoiler (ipucu, detay, vs) içermektedir.